24 Ekim 2013 Perşembe

FAS




Yıllardır gitmeyi hayal ettiğim düşsel destinasyonlardan biriydi Morocco…. ve sonunda gittim .

El mağrip te denen (arapça) bizde Fas olarak bilinse de adı Morocco olan Kuzey Afrika da ve en solda , İspanya’nın hemen altında ve meşhur Cebeli Tarık boğazını elinde tutan, İspanyaya ait şehirler ile sınır komşusu olan, Fransızca ve Arapçanın kullanıldığı, müslüman berberi – arap  ülkesidir , krallıkla yönetiliyor ve
Başkenti Rabat. Krallığın komşuları güney de  Batı Sahra ve doğuda Cezayir’dir, kuzeyindeki İspanya ile arasında Cebelitarık Boğazı yer alır; dolayısı ile İspanya’ya uzaklığı sadece 14 km.’dir. Tanger’dan  (tanja diye okunur.)feribotla geçilebiliyor.  Hem Akdeniz’e hem Atlas Okyanusu’na kıyısı olan ülke,  Afrika’nın Avrupa’ya yaklaştığı uçta yer alıyor.:) Afrika’nın en ucundaki Tanca şehri Fas’a ait ama Fas topraklarındaki Ceuta ve Melilla(bu şehri adım gibi sevdim İspanya’ya ait. Ülkenin para birimi dirhem (ben dönene kadar dinar deyip dursamda değişmedi) ve yaklaşık 100 dirhem 10 euro yapmakta. Ulaşım ülkede biz istanbullulara göre başlıbaşına sorun. Şehirlere göre değişen rengi ile eski mercedes lerden grand taxiler (dolmuş görevi görmekte ve 6 kişilik. birde şehirde kolay ulaşım için tercih edilen petit  taxiler var ki bunlarda çok eski, pis ve minnacık  taksimetreyi açtırmak yerine sıkı bir pazarlık artık alışkanlık olmuş ve inanılmaz bir  sahtekarlık piyasası. Örnek  vereceğim ve sizler daha iyi anlayacaksınız. Rabat ta medina dan  tren istasyonuna kadar gitmek istediğim bir taksici 100 dirhem istedi. Sonra o pazarlıkla 70- 60 – 50 dirhemlere düştü. Oysa benim için tüm yollar 20 dirhemi geçmemeliydi.( bu  mantık nasıl oluştu bilmiyorum belki hep o kadara kadar düşmesinden pazarlığımın) Ben başka taxi buluyor ve aç diyorum taksimetreyide görelim nedir işin aslı. Ve 1.40 ile açılan taksimetre vardığımda 3.60 yazıyor. Ben gözlerim faltaşı gibi açık 5 dirhemi verip üstü kalsın bonkörlüğünde meleklerime bi gülümseyip iyi işti çocuklar demeyi ihmal etmiyorum. Kesin bu güzellikte onların işi.:)
Trenler gidilecek yöne göre değişip 35- 75 dirhem arasında değişiyor. Bu rakam 2. sınıf yolculuk için. 1. sınıf ve biraz daha konfor istiyorsanız 2 katını  ödemeyi düşünün. Ama bence ikisi arasında  pek bir fark yok. Tren aynı, yolcular aynı, yollar aynı..en kötüsü hijyen aynı 
Şimdi Morocco günlerim kısaca özetle başlasın mı?
Ekim ayının sonlarında çıktığım Royal air maroc  uçağımla gece  Casablanca’ya iniyorum ve  şehir elbette gecenin karanlığında bana gizemli ve güzel yüzünü göstermiyor. Üstüne üstlük feci hasta , yorgun ve uykusuzum. Ve başıma gelecek en kötü şey oluyor benim sevgili tlf num kilit…:(
Casablanca Airport tan özel araçla yaklaşık 2.5 saatlik bir yolculuktan sonra beni en çok etkileyen şehirlerden biri olan Marakeş’e varıyorum. (Marrakesh & Marrakech) bu arada Casablanca da havaalanına yakın Atlas airport hotel kısa süreli kalmak adına kullanılabilir.
Marakesh yolu gece karanlığında  bana en büyük yıldızları görme imkanı sunuyor. İstanbulda göremediğim kadar çok ve büyük yıldız. Uçakta Yunanca rastladığım “Little Prince” kitabı ile yine düşüyor aklıma benim küçük prensim. Ne de olsa onun gibi Afrikadayım…
Yol kenarında sıklıkla rastladığım tabelalardaki tlf numaralarının yolda kalanlar için yardım amaçlı olduğunu öğreniyorum. Ve nasıl bir mantık bilmem bunuda notlarıma almışım. Giderseniz ve yolda kalırsanız ha birde göremezseniz işte bu numara(052429090) 
Şehre girişte solda kocaman bir stad karşılıyor beni, palmiye ormanlarında geçerek giriliyor kızıl şehir Marakesh e.
Kırmızı şehir olarak bilinmesinin nedenini sabah kuş sesleri ve güneşin aydınlığında palmiyeler arasından görünen şehrin kızıl silüetinden anladım. Bu bir düş olmalı dedim içimden. Ama herşey bir o kadar gerçekti. Duvarlar kiremit rengi kızıllığında ve burdaki her bina  bu renkte. Kısacası büyüleyici bir şehir Marrakesh. Burada en yaygın süpermarket zinciri Marjan ( ilgilenen olabilir)
1910 lardan beri Kutubiya  camiinin minaresinden daha yüksek bir bina yapılmamış. Sizce neden? Elbette bizde hiç alışık olmadığımız sebeplerden. Şehrin görüntüsü bozulmasın eski mimari doku  ve düzen korunsun diye. 4 katı geçmeyen mimari düzene sahip şehir ve geleneksel kzııl renk dışına çıkılmıyor. Toprak rengi kızıl heryer. İşte şehrin farkı da buradan gelmekte. (ahhh benim zavallı İstanbul um demekten alamıyorum kendimi.)
O klasik görülmesi gereken her yeri görüyorum , elbette sizlerde bir gün giderseniz mutlaka aşağıdaki listeyi görün deneyin ve  iyi birer gezgin olup gitmeden önce araştırın, okuyun, bulun not alın ve  görmek istediklerinize öncelik ayırın derim. Şimdi biraz Marakeş notları. Bunları yapmadan dönmeyin. Melissa Mey önerileri : )
Djemaa El Fna (kıyamet meydanı), Bahia sarayı (Koutoubia camii, Majorel bahçesi(Theatre royal, Palmeraie golf club, Camel tour, Souklar , Almorouid kubbesi, Bab Agnau .
Bab , kapı demek ve ülke de hemen her yerde bunlardan göreceksiniz. Genelde bir medina ( çarşı- etrafı surlarla kapalı eski şehir aslında) ya da souk (pazar) lara bağlayacak ve sizi masalsı anlara götüren kapı olacaktır.
Majorel bahçelerine bence tüm gününüzü ayırın. Ağır ağır tadını çıkararak dolaşın. Hele birde benim gibi kaktüs ve mavi delisi iseniz bu bahçeye bayılacak ve çıkmak istemeyeceksiniz.  Ülkenin  özel mavisi  muhteşem bir göz alıcı efsuna sahip, benden söylemesi. Cafesinde oturup yerel tat ve çayları mutlaka deneyin. Müze , love galeri ve  elbette  müze shop u  görün.
Sonra kıyamet meydanı da denilen (ki akşamları gerçekten öyle oluyo) djemaa el fna yı (jamel fa diye okuyun gitsin )mutlaka görün ama tüm Morocco turunuz süresince ettiğiniz dikkatin 10 katı önlem alarak. Akşamın karanlığında meydanın tüm rengi ve ışığına rağmen turistler için tehlikeli. Her yerden bir  satıcı, yılan oynatıcı maymun zıplatıcı, büyücü, dansı akrep sokmayanı , salyangozcusu, nane çaycısı, meyve satıcısı, meyve suyu sıkıcısı vs..kolunuzu aniden çekip saniyesinde kınayı süren kınacıları ile neye uğredığınızı anlamadan  birşeyleriniz çalınacağı gibi, en iyi ihtimalle sizden para istenip tartaklanır, çekiştirilip durursunuz.  Bu arada  gidecek olanlar bir diğer tavsiyem  fotoğraf çekerken bunu ya çok seri ve gizli yapın ya izin alın. gerçi izin almanız ödeme yapmayacağınız anlamına gelmez. Tabi şansınız varsa önce izin alırsınız. Habersiz çekip yakalanırsanız 2 seçenek sizi bekliyor olacak. Kızgınca anlamadığınız dilde söylenen sözler ve yine anlamadığınız şekilde istenen ( ve pekte kibarca istenmeyen) para. Belkide en iyisi benim yapmadığımı yapıp bi çanta dolusu bozuk dirhemler hazırlamak ve  hemen onları vermek olur.
Ve elbette bir başka öneriyi hemen  unutmadan paylaşmak istiyorum. Hijyen beklemeyin ki hayal kırıklığıda yaşamayın. Yanınızda ıslak mendilleriniz, dezenfekte sıvılarınız, ilaçlarınız ve mutlaka şişe sularınız olsun. Ya da ben  her şehri ona ait gezer yaşarım diyorsanız daldırın sizde ellerinizi kuskusa ve olun bir Moroccian  evet bu da bir ipucuydu yemeklerine dair. Üstü haşlanmış  etli sebzeli altı ince bulgur gibi bişeyli üstüne de sosu dökülüp yenen yerel bir tat kuskus. Bir de bizim güzelim güveç tadı ve  güveç kaplarımızın berberi şapkaları görünümünde olan güveçlerde pişirilip sunulan adını bir türlü doğru söyleyemediğim Tajin var ki  zaten tüm bunları yemeden dönmeyin. Nıs nıs  ya da nos nos ben ikisinide dedim ve onlar ikisine de güldü ( bu da sizi sempatik yapar sorun değil) sütlü nescafe bildiğiniz cafe americano yarısı sütlü olunca işte nıs nıs  birde mısmen denilen bir farklı çeşit krepleri var. Gözleme gibi bişey.
Marakesh in turistlik  mekanlarını görüp bitirdikten sonra birazda halka karışıp onlardan olmayı deneyin derim. Özellikle souklarda ve  medinalarda bırakın ortam sizi ordan biri haline soksun. Hijyenmiş, fotoğrafmış düşünmeyin. Varsayın akşam eve giderken biraz alışveriş yapmalısınız. Sokakta yerel tatları deneyip, geleneksel nane çayından için. Ben şekersiz olmasında ısrar ettim. Ülke fazla şeker kullanıyor bense hiç 
Veeee geldik bir başka yüzüne… Bunu da denemeden dönmeyin. Üzgünüm ki sizler benim kadar şanslı olamayacaksınız. Marakesh in ünlü gece hayatını görmelisiniz. Güzel clubleri var. Mekanlar muhteşem dekor ile zaten akıllara zarar. Müziklerse size Afrikanın kuzeyinde bir Arap ülkesinde değilde Avrupada olduğunuzu hissettiriyor. Arada şu  göbek attıran ritmler duyana dek .
Benim en sevdiğim mekan So oldu. Size bir kaç fotoğraf ekleyeceğim fikir vermesi için.
Bu arada fotoğrafçılar için elbette detaylı anlatım listem olacak diye bekliyorsunuz ki olacak… Ama  benimle gelecekleri bir  Morocco turunda …
Ve birazda Casablanca 













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

tüm soru ve yorumlarınız için lütfen yazın .