24 Ekim 2013 Perşembe

Casablanca


  
               Casablanca denilince herkes o filmi anımsıyor değil mi? Evet buna değineceğim ama önce Hasan II camii.
  Dünyanın en büyük ikinci camisi okyanusla öpüşmekte… Sanki okyanustan geçen gemilere yol göstermekten öte onlar için dua etmekte. Evet gerçekten çok etkileyici ama benim için bir o kadar egoistçe bir yapı gibi geldi. Yakından çok uzaktan  bakan halini sevdim.
Casablanca adı bana da bu şehri görmeden önce o meşhur 1942 yılı yapımı Hollywood filmini aklıma getiriyordu. Oysa şimdi bunun haksızlık olduğunu o filmin değil Atlantik okyanusu kıyısında Afrikanın incisi (ne de olsa adı bile beyaz) olan Casablanca'nın ziyaretçilerine  çok daha fazlasını verdiğini düşünüyorum. Geleneğin modernizmle öpüştüğü (tıpkı okyanusun Hasan II camiini öptüğü gibi) başkent olamasa da İstanbul'um gibi ekonomi ve turizmin başkenti olan tarihi 7. yy berberi kentine kadar inen bir efsunlu şehir. 15.yy da Avrupanın dikkatini çekip Portekiz işgali, sonra 20. yy da Fransız işgalini görmüş  ama 1956 da Morocco ( siz Fas diyorsunuz) 'nun bağımsızlığını ilanı ile  şehirde artık kendi özgürlüğüne kavuşmuş. Elbet bu tarihin izlerini hala taşımakta.
Casablanca, İspanyolca "beyaz ev" demek, burası da  beyaz binalarla dolu bir şehir. Morocco'da en çok bunu sevdim. Şehirleri renklerine göre ayırabiliyoruz. Marakesh kırmızı; Casablanca beyaz ; Chachefquan  mavi ; Rabat mavi beyaz gibi...
Her ne kadar  ülkenin başkenti Rabat olsa da,  Casablanca dünyanın en önemli yapay limanı ve güçlü ticaret merkezi oluşu nedeniyle adeta bölgenin başkenti konumunda. Bu oldukça popüler şehirde, okyanus kıyısındaki Hasan II camii, Casablanca filmi ( film burada çekilmemiş olsada  şehrin popüler olmasına yetmekte.) İnanılmaz güzel plajları (Ain Diab) ve oradaki güzel tesisleri, oldukça modern ve nezih gece hayatı ile cafeleri mutlaka görmekle kalmamalı deneyimlemelisiniz.
Ain Diab plajında gün batımı okyanusa karşı güzel bir akşam yemeği yemek (balık tercih edebilirsiniz) ya da birşeyler içmek sizi inanılmaz huzurlu kılacaktır. Turistler alkol alabiliyor. Benim bulunduğum bayram tatili süresinde alkol almak yasaktı. Ve bu yüzden  yan masadaki turistlerin garsonlarla küçük tartışmasına şahit oldum. Aynı huzuru okyanusa karşı benim yaptığım gibi güzel bir bitki çayı ve  taze meyve suyu içerek te yakalayabilrsiniz. :)
İşte Melissa Mey'in önerileri (yeme-içme):
Rick's cafe ( meşhur casablanca film cafesi )
Le Cabesten ( ain diab , okyanusa o manzarasında kesinlikle görülmeli)
La Mer ( aynı bölgede )
Le Boga- Boga
El Gousto
La Bodega
Skybar Dawliz
Ve birde çok keyifli bir cafe önereceğim ki özellikle pazar kahvaltıları için muhteşem olur.
( bence her daim çok keyifli dolu  dolu canlı bir cafe)
Villa Zevaco - Zevaco'nun  evinden dönüşmüş bir gastronomi tapınağı Cafe Paul
Bulvar d'anfa ve  Bulvar  Moulay Rachid in kesiştiği köşede olan bu cafe İsviçreli Mimar Jean Francois tarafından 1947'de tasarlanmış. oldukça farklı bir mimarisi var.  Avustralyalı mimar Andy Martin tarafındansa 2004'te revize edilmiş ve bugünkü popüler kimliği oluşmuş. Şimdi bu detaylı bilgiyi beğenim yüzünden torpilli olarak hakeden cafeyi önerdikten sonra gezmeniz gereken bir kaç yer daha  var :)
Muhammed V Meydanı,
Kraliyet Sarayı,
Hükümet Binası,
Şehir Çarşısı(Medina Casablanca),
Musevi Mahallesi + Müzesi
Ve Benim Çok Keyif Aldığım Habous ("Habus" Diye Okunuyor) Quartier Habous Ta Cafeler, Alışveriş Için Dükkanlar, Ünlü Chez Bennis Pastanesi, Royal Palace, Adliye Ve Yönetim Merkezleri Mahakma Du Pacha
***Aslında bir ülke ya da şehre giderken araştırmak , okumak, gidenlere sormak iyidir. Ama bir o kadar da kötü. Çünkü her giden kendi deneyimlerinden yola çıkarak anlatacak ve olumsuzluklar sizi de önyargıya itecektir. Ya da tam aksi onun iyi geçmiş zamanı sizi yakalamayabilir ve bu yüzden hayal kırıklığıda yaşayabilirsiniz. Siz iyisimi çok ta fazla önemsemeyin ve her gittiğiniz yerde kendi deneyiminizi yaşayın. Bunu söyleme nedenim morocco ya  çok büyük bir hayalle gittim. Anlatılan  bir beklentiyle. "Özellikle denilen Casablanca da hiçbirşey yok. Bi Hasan II camii görülür o kadar". Oysa gittiğimde yaşadığımda gördüm ki benim için  orada görülecek çok şey var. Ve en sevdiğim şehirlerinden oldu. Anladım ki ben şehir hayatını seviyorum. Eski şehir çok otantik evet  ama bi bulvar yanı sizi modern şehir ile ohh dedirtiyor. Bu benim hikayem elbet.

Örneğin bizim ikiz kulelerimiz daha güzel dedikleri "Casablanka Twin Center"ları var. Önemli iki bulvarın birleştiği bir geniş caddede. (Parc De La Ligue Arabe'nin alt tarafında -ki bu parkıda görmelisiniz şehrin en büyük en güzel parki- Zerktouni bulv. Ile El Massira'nın birleştiği noktada) 100m'lik iki kulesi ile bu bina şehrin ekonomisinin de bir sembolü. Ricardo Bofill ve Elie Mouyal'ın inşa ettiği bina içinde ofisler, avm ler , konferans salonları var.
Bir de görülmesi gereken bir semt var M.M önerisiyle :) : ANFA
Anfa, Casablanca'nın (sizler "Kazablanka" diyorsunuz) kuzeybatısındaki bir tepeden şehre doğru inen etrafı çiçekler, palmiyeler, kaktüsler, muhteşem ağaçlarla çevrili geniş caddeler, teraslı, yüzme havuzlu lüks villalar (ve arabaları) ile şehrin en elit semti. 1930'lardan beri bu semtte gösterişli ever inşa edilmiş ve farklı, çarpıcı mimarinin örnekleri uygulanmış. Hatta şöyle deniyor ki California'nın Beverly Hills'i ne ise Casablanca'nın Anfa'sı da odur. Bunun üstüne başka birşey demiyor ve  Casablancayı mutlaka deneyimleyin diyorum. Belki bir gün Melissa Mey Photo Trip grubuyla kim bilir?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

tüm soru ve yorumlarınız için lütfen yazın .