10 Temmuz 2015 Cuma

uzak yollardan gelmiş bir mucize misafir : BAOBAP AĞACIM


her gün daha da büyüyen Baobap fidanım 

baobap tohumum
Aylar önce Küçük Prens koleksiyoneri bir arkadaşım  tohumundan bahsetmiş ve kendisinde birkaç tane olduğunu, bir tanesini de bana  verebileceğini söylemişti. Ancak Ondan değil, Paristen aldım. Hatta birden fazla aldım dostlara da hediye etmek için Baobap tohumlarını.  Elime aldığımda bu minicik ve kupkuru adeta taş gibi olan tohumların yeşerip ağaç olma yolunda ilerleyeceğine açıksası hiç inanmadım ve hayal kırıklığı yaşadım. Ta ki benim küçük adamım yine bana fısıldayana dek. 

Ertesi gün  Küçük Prens  ile en sevdiğimiz ( zaten pek park yok ve burası da giderek park değil pazar oluyor ) Göztepe Özgürlük parkına gittik. Baharın bu ilk günlerinde birşeyler ekmek için güzel bir gündü.  Türkiyenin - İstanbulun ilk Baobap ağaç tohumunu da ekmek için güzel ada sahip bir park. Yeni açmış Erguvan ağacımın (yıllardır o ağacı sahiplendiğim doğrudur)  gölgesine ektim. Aslında sadece gömdüm. Ve onu doğa ananın ellerine bırakıp şans dileyerek ayrıldım. 
*göztepe özgürlük parkına ektiğim baobap tohumum

Sonra elbette bazı koleksiyoner arkadaşlara benim kadar sevinirler diye verdim.  Ne yazık ki aynı sevinci görmedim. Tohumları alıp bir köşeye koydular. Tıpkı bir eşya gibi. Hatta içlerinden birine iki - üç adet verdim, çünkü biyolog ve küçük prens kitap koleksiyoneri olan bu arkadaşımın engin bilgisi ile bu tohumu daha çok önemseyeceğini ve yeşertmek için elinden geleni yapacağını ummuştum. Çok şey de olduğu gibi yanılmışım. Birkaç soruma henüz araştırıyorum diye yanıt verdi ve önemsemedi.   Küçük Prens yanımdan fısıldıyordu. "Şu büyükler ne tuhaf oluyor MEY, hadi biz  tohumu ekelim ve bekleyelim."

Özel toprak ya da başka hiçbirşeye ihtiyaç duymadan evdeki en emektar çiçeğimin saksısında bir minik nokta bularak tohumu gömdüm. Yanına da unutmayayım  ve işaret olsun diye minik bir yılbaşı çam ağacı (minyatür ve plastik) ekledim. Yine  doğanın ellerine bırakıp unuttum... unutarak beklemek daha çok sevindirir. 

uçakta yan koltuğumda seyahat  eden baobap tohum, fidan ve küçük prensim

2.5 hafta önce Paris seyahatimde aldığım ( bir umutla ve büyük aşkla) kurumuş bir çubuk görünümündeki Baobap fidanını tüm yolculukta ellerimde taşıdım. Hatta uçakta birazcık su ile ıslattım. Canlıydı. Yorgundu. Madagaskardan Paris'e gelmiş günlerce beklemişti ve şimdi bir başka ülkeye - iklime gidiyordu. Üstelik çok kuru ve minicikti. Ben su içerken o böyle duramazdı. Suladım :) 
Türkiye'ye döner dönmez de boş bulduğum minik bir saksıya - eski bir toprağa-  alalacele ektim.  Toprağının üstüne de geldiği kıtanın okyanuslarından iki adet deniz kabuğu koydum.  Kendini yalnız hissetmesin diye - ne minik Baobap ne de deniz kabukları ( bu yüzden 2 adet koydum) 





baobap fidanı ilk ekimi 
baobap fidanı ilk kıpırtıyı veriyor günler sonra 

2. haftaya giren baobap fidanım artık yeşil yapraklarıyla gülümsüyor kocaman 




başka bir çiçeğin saksısında çıkıveren ilk tohum
Bugün ( 9 temmuz 2015) unuttuğum bu başka bir çiçeğe ait saksının köşesindeki Baobap tohumumun topraktan çıktığını ve bana yeşil iki yaprakla gülümsediğini gördüm. Nasıl mutlu olduğumu anlatmam zor ama Gülannem şahittir evde mutluluk dansları yaptığıma ve kendisi de istedi bir tohum. 
Benim ellerimde bir sihir olduğuna inanır Gülannem. Ne eksem çıldırmış gibi büyür, ne yemek yapsam lezzetlidir. Dokunduğum yer şifa da bulur. Bazen ben de inanırım. Ama doğa konusu kesinlikle doğrudur. Balkonumda yarısını kullanıp kalanını saksıya gömdüğüm zencefil şu an nasıl büyük bir ağaç olma yolunda görseniz siz de inanırdınız. Ya da yediğim meyvelerin çekirdeklerinin  saksılardan ağaç olarak çıktığını. (çekirdekleri çöpe atmam, toprağa gömerim ben) 







MEYhanemdeki 2. baobap tohumumu ektim
Bu  gece (1 saat önce) bir tohum daha ektim küçük bir saksıya. Şimdi tarihi de daha belli :) Ve bakalım kaç gün sonra gülümseyecek bana yeşil baobap yaprakları. Sizlerle yine paylaşacağım instagram üzerinden. 

İşte benim Baobap ağacı tohum ve fidanları hikayem böyle güzel.  Ve benim alegorik mesajlar serime örnek olabilecek kadar da önemli bir mesajı içeriyor. 
* Kimseler bu kuru minik tohuma inanmaz ve hatıra taşı gibi saklarken ben sevgi ile mucizelere inandım. Sizler de inanın diye yazdım paylaştım. 
* Öğrenilmiş - eğitimi alınmış tüm bilgilerden daha güçlüdür doğa ve sevgi ... Bu minik tohum ve fidanlar bunun en güzel örneğiydi. İşin uzmanları bu ağaç olmaz bu tohum yeşermez dediler ama ben onların bilgisine değil, doğanın ve sevginin gücüne inandım .
* Sizler de kimse size inanmazken, olmaz derken dinlemeyin. Büyükler tuhaf oluyor çünkü. Siz Küçük Prens felsefesini anımsayın. Unuttuysanız bir kez daha okuyun bu 27 bölümden oluşan  minik kitabı ve hatırlayın. 



* Sevgi herşeyden güçlüdür. 

* mucizelere de inanın , kendinize de ....
türkiye ve istanbulda, çok uzaklardan gelmiş  bir tohumdan yeşermiş fidanlar var evimde. 
* Küçük Prens çok mutlu , tilkim ise çılgınca zıplıyor ruhumun başak tarlalarında sevinçten. Bazen KP endişeleniyor ya Baobap ağaçları tüm MEYhaneyi (evimi) kaplarsa diye :) Gülümsüyor ve umarım diyorum. Hem  2000 yıl yaşayan bu ağacın minik fidancığı gerçek anlamda ağaç olursa bunu sanırım ancak torunlarım görebilirler ki onlarda olurlarsa :) 
* Küçük Prens yine de dikkat etmemi istiyor, daha küçükken baobapları kökünden sökmemi yoksa çok geç olabileceğini söylüyor. :) Onları yiyecek bir koyun çizer misin demesinden korkarak konuyu kapatıyorum. O yüzden şimdi sizlere bu güzel ağaç hakkında biraz bilgi verip yazıyı bitireceğim. 

Bu bilgiler büyükler için. Çünkü sadece onlar sayılarla ve böylesi ciddi cümlelerle ilgilenir, o zaman  yazdıklarıma daha da güvenebilirler. 
küçük prens - mey - baobap 




Baobap ağaçları hakkında :

*Baobap ( adansonia) ebegümecigiller familyasının  adansonia cinsinden Afrika ve Asyanın tropikal bölgelerinde yetişen, yapraklarını  döken ağaç türlerinin ortak adıdır. 
* Benim Baobaplarım Madagaskardan . 

*bu fotoğraf benim baobap ağacımın  türünü  göstermek amaçlı
wikipedia görselinden alınmıştır. 
*Boyları 18 , gövde çevresi 30 , bu gövdenin çapı 9 metreyi bulur.  yumuşak ve sümgerimsi dev gövde, bir su deposu görevi yapar. 
*Kabuk ve yapraklarından "adasonina" adı verilen ateş düşürücü madde elde edilirken , odunundan kağıt yapılır.
*Tanrıların ağacı da denilen baobap ağaçlarının sütü, anne sütüne eşdeğer özelliktedir ve yerli halk gövdesine bir çubuk batırarak bu sütü içer. 
*Yumurta şeklinde olan meyvesi ekşi ve etlidir şeker dökülerekte yenir. 

*Sekiz türü vardır :
afrika baobabı ( adansonia digitata) 
büyük baobap (adansonia grandidieri)
avustralya baobabı ( adansonia gregori) 
madagaskar baobabı ( adansonia madagascariensis) 
perrier baobabı ( adansonia perrieri)
fony baobabı ( adansonia rubrostipa)
suarez baobabı ( adansonia suarezensis)
za baobabı ( adansonia za) 
( kaynak wikipedia.org)





1 Temmuz 2015 Çarşamba

"BEN HERŞEYİ YAZARIM , SEN HERŞEYİ OKUYABİLİR MİSİN? " by Yunus Günçe


KAFAMDA BÖCEKLER VAR by YUNUS GÜNÇE
* kitap hali *


photo by Mey




Uzun zamandır aklımda ama yoğunluktan fırsat bulamayıp, aceleye de getirmek istemediğim bir konu bu güzel kitap. 
Güzel ruhlu insanlar zaten kötü şeyler üretmezler. Kitapta işte bu yüzden güzel. "Kafamda Böcekler Var "ın yazı olmuş hali. 
Sevgili dost Yunus Günçe böyle kullanıyor, tek kişilik ama çoklu (etkisi çok büyük anlamında) gösterisi (bu umarım doğru kelimedir) izlendikten son ra daha iyi anlaşılabilir. 
ben kendisini "küçük prens tenimde" projem dahilinde ortak bir dost aracılığıyla tanıdım.
açıkcası öncesini pek iyi bilmiyorum. Gördüğüm en mütevazi ve tuhaf( bu iyi anlamda) ve çok güzel bir ruha sahip insanlardan. Bunu sohbetlerimizde de iyice anladım.  Fotoğraf çekimimizde çok keyifli geçti. Hatta en uzun çekimimdi. Çünkü benim tabirimle "çekmelere doyamadım" ve sanırım Yunus'u istediği sürece fotoğraflayacağım. 

   

 "Kafamda Böcekler Var" kitabının çıkacağı haberini aldığımda sabırsızlık ve merakla beklediğimi anımsıyorum. Sanırım ilk alanlardanım.  Sebebini hala bilmediğim bir harekettir bir kitabı aldığımda ön kapak gibi arka kapağa bakmak. Bu kitapta da aynı şey oldu ve duvara çarpmış gibi oldum. Çünkü hem benim çektiğim bir kare yer alıyordu hem de Yunus şöyle çarpıcı bir cümle ile fotoğraftan bana bakıyordu. " Bir insan bir kitabın arka kapağına niye bakar?" 
Opsss !!!! feci bir yüz ifadesiyle karşımdaymış gibi kaldım ve "bilmiyorum" dedim yakalanmış bir çocuk edasıyla. 
Kitabı alıp okuyanlar bilir - ki hala okumayan varsa hemen alıp okumalı- daha ilk sayfadaki cümle ruha çok dokunur. Benim gözlerimin dolmasına sebep oldu .
ilk sayfa - ağır cümle...
Kitap 71 bölümden ve her bölüm için yazılmış bir ön yazıdan oluşuyor. İlk sayfada, okuyanlar için bir de "bilinçli okuma" kılavuzu var ki feci şirin ve akıllıca. 
Her bir bölüm başlığı bile okuma sebebi olur insana. Kısa, çok ama çok keyifli yazı dili çok samimi ( yazarın kendisi de böyle zaten) bir kitap. Okuduğunuzda Yunus'un günlüğünün içinde dolaşıyor gibi hissediyorsunuz ya da çok yakın bir dostunuz sizinle dertleşiyor gibi. 
Uzun süreli bir dönemi anlatmış. Her bölümün yılı, ayı, günü hatta saatini bile yazmış. 
Çocukluk anılarından , Gezi anlarına ve günümüze dek herşey var. Konu yelpazesi çok geni ama ortak noktaları hep aynı. Yunus'u derinden etkileyen ve aslında birbiriyle bağlı konular. Çok yakın dostu olduğunu kitaptan öğreniyorum mesela Defne Joy'un ve daha ilk sayfada gözlerimi dolduran kitap her bölümde içimi sızlatıyor, çok yerde ağlatıyor. 
Size, ruhunuza dokunuyorsa seversiniz birşeyleri. Öyle bağlar kurarsınız. Bende bu güzel kitapla çok derin bağlar kurdum. Baş ucu kitaplarım arasında yerini aldı bile. 
İlk aldığım anlardan itibaren de Yunus'a sık sık düşüncelerimi söyledim. Mesela daha onuncu sayfaya gelmeden ağladığımı ve "çok fena ağlatıyor bu kitap beni"  dediğimi anımsıyorum. 
*ilk imza :)
 Hatta kitabını baskı sonrası - satıştayken- ilk benim ellerimde  gördü Yunus, çok şanslıyım ki ilk imzayı da kaptım böylelikle. Yazarın elinden ilk imzayı kapmak özeldir. Kitabın içinde size ait birşeyler olması daha özel. 

Arka kapak bana ait. Çok onur duydum. Bir kitapta yaşamak ve işe yaramış olmak böyle güzel hisler veriyor insana. Bana verdi.
Bir kitap nasıl anlatılır bilmem. nerden başlanır, neleri söylemek gerekir, neler yazılmalıdır bilmiyorum. Bildiğim tek şey az kitap başucu kitaplar listeme girer ve bu kitap onlardan biri. Hala okumayan varsa alıp okusun istiyorum. 
Samimi dili dışında inanıyorum ki herkes kendinden birşeyler bulacak, unuttuğu güzel şeyleri anımsayacak. Bu kitap okuyucuya iyi gelecek, çok şey katacak. Elbette anlayabilirse ve anlayabildiği kadar. 
Mesela bir bölümde şunu yazmış sevgili Yunus;" neden sevdiğini bilmiyorsan,gerçektir o"


İnsan bir cümleye aşık olabilir. Bu kitap böyle çok cümle içeriyor. Son zamanlarda en keyif aldığım/ içinde kendime dair pek çok benzer yan bulduğum bir kitap olmuş. 
Beni tanıyanlar bilir. Beğenmediğim hiçbirşeyi önermem, sevdiğim ve deneyimlediğim her şeyi ise paylaşırım.
en son dün hediye ettiğim bu harika kitap önerimdir, alın - okuyun. Ne arkadaş torpili, ne kapak Mey önerisi. Kitap iyi, fazla iyi ... hepsi bu! 
hatta buradan da söylüyorum ki sevgili Yunus yazsın.. hep yazsın. daha çok kitap katsın. 

* kafamda böcekler var - trend yayınevi- deneme yazın - ilk baskı  30.000 adet - by Yunus Günçe 


* "küçük prens tenimde" proje çekiminden