8 Temmuz 2014 Salı

benim küçük adamım ve yol arkadaşım KÜÇÜK PRENS ve bize dair "KÜÇÜK şeyler"



           



      * “En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.”





* “En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.”


Küçük prens....
Neden küçük prens ?
Neden her yerde benimle? Neden yol arkadaşım sadece küçük prens? Küçük prens kitap koleksiyonum nasıl başladı? Nasıl oluşuyor?

* “Sadece evcilleştirdiğiniz kişiyi anlayabilirsiniz. İnsanların hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Herşeyi dükkandan satın alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni.”

Herkes gibi ben de yıllar önce tanıştım, okudum ve elbette çok etkilendim. Sonra hep yaptığım gibi çevreme önerdim, elimdeki küçük prens kitaplarını onlara okumaları için verdim, geri gelmeyince yenilerini aldım ve onları da verdim. Bu yüzden ilk küçük prens kitabım ne yazık ki bende değil ve nerede olduğuna dair de bir fikrim yok. Eğer o kişi bu yazımı okuyorsa geri verirse ona yeni bir küçük prens kitabı alacağıma söz veriyorum. Son küçük prens kitabımın nerde olduğunu hatırlıyorum, Avustralya da.

Yıllar önce nerden aklıma geldi bilmiyorum ki her şeyin bir açıklaması olmuyor bazen. İçimden geliyor ve yapıyorum. Yurtdışı seyahatimde o dilde küçük prens kitabı aldım ve dünya üzerinde en çok farklı dile çevrilmiş kitap olduğunu öğrenince bunun koleksiyonunu oluşturmaya karar verdim. Gittiğim her yerden alacak ve o seriyi tamamlayacaktım. Sonra topladığım kitaplar özel bir nedenle benden gitti. Geri de almak istemedim. Ve iki yıl önce Morocco seyahatimde oldukça hasta bir halde gece Casablanca’dan Marakesh’e giderken araçta sırt üstü uzanmış ve üşürken gökyüzündeki inanılmaz büyük yıldızları seyrettim. 2.5 saat sürdü bu kapkaranlık çöl yolunda o kocaman elimi uzatsam dokunacakmışım gibi duran yıldızları seyredişim. Sonra küçük prens geldi yanıma ve unuttun beni Mey dedi usulca sesiyle. Utandım ve hiçbir şey diyemedim. O da sessizce kayboldu zaten. Sohbet sırasında küçük prens aşkımdan bahsetmiştim bir arkadaşıma (murat s.), ertesi sabah erken başlayan kahvaltıda o arkadaşım elinde Fransızca küçük prens kitabıyla geldi. İlginç bir hikayesi vardı bu kitabın. Aslında sabah yürüyüşünde otel yakınında eski ve kapalı bir kilise görmüş ve benim için bakmış açık mı diye sonra yanında bir kitapçı ve küçük prens kitabı. Elbette güzel bir rastlantı sonucu o kitap yeniden küçük prensi hayatıma getirdi.
 Sonra bunu tüm dostlarıma yaymaya karar verdim. İnternetten de gitmediğim yerlerdeki kitapları alabilirim ancak ben hikayesi olan şeyleri seviyorum. Birisi beni hatırlayarak gidip almalı, ilk sayfasına bir şeyler yazmalı, tarih ve yer belirtmeli.  Ve hikaye üstüne hikayeler oluşmalı. Hiç tanımayanlar bile bana bu kitabı alıp yolladılar. Ve hayatıma güzel hikayeler kattılar. Onlar için benimde bir fotoğraf sürprizim olacak.


(Bu yazının sonunda bana kitap alıp koleksiyonuma destek olan dostların isimlerini de yazacağım ve o liste hep güncellenecek)

Neden küçük prens ? Bu çok sorulan basit soruya cevap vermek benim için zor. Daha iyi anlamanız için önce bu küçük kitabı okumalısınız. Her ne kadar çocuk kitabı gibi bilinse de benim için çok hoş bir felsefe kitabı. Yaşama dair öyle güzel notlar var ki, unuttukça hatırlamak için başucu kitaplarımdan. Tıpkı Şems’in 40 kuralı gibi, tıpkı İncil gibi her gün okuyorum. Çünkü  bu kitapların zaman kavramı yok. Her okuduğunuzda yine bir şey öğreniyor, hatırlıyor ve cevap bulabiliyorsunuz. Ben bu tarz kitaplara yaşayan – canlı kitaplar diyorum. Kitap 23 güzel bölümden oluşuyor ve küçük prensin karşılaştığı olaylar ile bizlere güzel örnekler veriyor. Elbette bu kitabı okumak yetmez anlamak için, çünkü küçük prens diyor ki ;
* “senin oradaki insanlar, dedi küçük prens, bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar; ama yine de aradıklarını bulamıyorlar. aslında aradıkları tek bir gülde ya da bir damla suda bulunabilir. ama kördür gözler. insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.”

Çocukluğumdan beri yanımda taşıdığım bir peluşum olur. Bu hayvancıklar değişir ama durum hiç değişmez. Hala geceleri peluş bir aslancığa sarılıp uyurum mesela. (12 yıl)
Seyahatlerimde de küçük bir peluş oyuncak çantamda mutlaka yer alır. Bazen gittiğim yerlerde de görüp alırım. Ancak artık sadece pelüşlarım yok yanımda, benimle her yere gelen ve şimdiye dek sadece bir kez evde unuttuğum küçük prens var. O benim en yakın dostum ve yol arkadaşım. Onun yanımda olduğunu bilmek bana huzur veriyor.
Etrafta kötü bir şeyler mi oluyor, O sessizce “bak burada ne güzel bir şeyler var Mey” diyor. O güzeli gösteriyor, iyiyi, unuttuğumuz değerleri. Sonra bilgece “kelebeklerle tanışmak istiyorsan, birkaç tırtıla katlanmak gerek” diyor.
Hem o insan arıyor ve kendine bir dost. Belki de bu yüzden yollarımız kesişti ve biz böyle çok mutluyuz. Evet sıklıkla gezegenini özlüyor ve beni de oraya götürmek istiyor ama sonra İstanbul’u ne kadar sevdiğimi görüp vazgeçiyor. Bence O da bu şehri çok seviyor. Benim dostlarımı da. Onu sorup “nerde senin küçük adam” demelerini seviyor, onlarla fotoğraflarının olmasına bayılıyor. Mesela instagramda  Ertuğrul Özkök’ün Onu her gördüğünde “işte yine çıktı küçük adam”  demesine çok gülüyor. Aynı cümleyi annemden de çokça duyuyor çünkü.
Küçük prens öyle keyifli bir dost ki bilseniz, ahh onu bir tanısanız , eminim ki siz de seveceksiniz. Onunla çok güzel anılarımız var. Çok güzel hikayeler ve fotoğraflar. Ama elbette burada hepsini yazarak sizleri sıkmayacağım. Zamanı geldiğinde sizlerle paylaşacağım. Ama biz büyükler her şeyi planlıyor ve zamanını bekliyoruz. Oysa bizim sandığımız zamanlar bize ait değiller. Böyle konuşmayı küçük prensten öğrendim ama tüm bu düşünceler çocukluğuma ait. Her çocuk böyledir. Sonra büyür ve unuturlar. Sizlerde biraz kendi sesinizi duyup dinlerseniz belki anımsarsınız. Ama önce ruhunuzun kulaklarını dış seslere kapatmalısınız. Ki üzülerek söylemeliyim ki bu her gün sizin için daha da zor oluyor.
Sürekli yanımda olma sebebi, yalnızlığıma en güzel eşlik eden oluşu kısaca.  Sessiz, sakin, sadece güzeli ve iyiyi gören harika bir dost. Bunca negatifliği başka türlü atlatamazdım . O çöldeki yalnızlığını, ben kalabalığın ortasındakini ...


“.....devam edecek” yazmalısın dedi küçük prens, yazdım… 


* “-İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi...
-İnsanların arasında da yalnızlık duyulur, dedi yılan."

 * "günün birinde üzüntün geçince ( üzüntüler günün birinde mutlaka geçer), beni tanımış olduğuna sevineceksin. Hep dostum kalacaksın benim. Benimle gülmek isteyeceksin. Bazen, aklına esip pencereni açacaksın… dostların senin gökyüzüne bakıp güldüğünü görünce hayretler içinde kalacaklar. O zaman sen de onlara, yıldızlar beni hep güldürür, diyeceksin. Aklını kaçırdığını sanacaklar. Ben de sana iyi bir oyun oynamış olacağım…”


 * “Peki insanlar nerde?” dedi küçük prens. “İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.”
“İnsanların içinde de öyle hissedersin.” dedi yılan. “Arada pek fark yoktur.”

* "Büyükler sayılara bayılırlar. Tutup onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açsanız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. Kaç yaşında, derler, Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar.
Deseniz ki: "Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar, çatısında kumrular vardı". Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama "yüzbin liralık bir ev gördüm" deyin, bakın nasıl: "Aman ne güzel ev" diye haykıracaklar."







* "seni seviyorum MEY" dedi küçük prens, "iyi ki varsın " dedim ve ekledim " hiçbir yetişkin insan bunun ne kadar önemli olduğunu anlamayacak"

MMEY, 7.7.02,02
















3 Temmuz 2014 Perşembe

ADI ESKİ OLSA DA KENDİNİ HEP YENİLEYEN ŞEHİR "ESKİŞEHİR"




Adı her ne kadar Eskişehir de olsa her geçen gün kendini yenileyen bir şehir burası.
Yıllar önce gitmiştim ve öğrencilik dönemiydi. Bu kez ısrarla davet eden ve sabırla bekleyen iki tatlı  edebiyat öğrencisine verdiğim sözü tutmak adına gittim bu güzel şehire. Hatta onlarla ve unuttuğum bir şekilde yolculuk ettim. Otobüs ile. Yol nasıl geçti anlamadım bile. Sıkılırım veya alışık olmadığımdan tatsız geçer sanıyordum ancak kitap okumaya bile fırsat bulamadım. Çoğunlukla dışarıyı izledim, dağları, yeşil tepeleri, kıvrımlı yolları, yorgunluğun verdiği rehavetle uyukladım, biraz sohbet ve birazda instagram dostlarımla fotoğraflar paylaştım. Ve akşamın serinliğinde şehir beni yağmurla karşıladı.

Eskişehir benim için öğrenci ve müzeler şehridir. Gittim, gördüm ve bu düşüncem değişmedi. Öyle bir isim var ki bu şehri yakında “müzeşehir Stockholm” haline getirirse şaşırmam. YILMAZ BÜYÜKERŞEN. Herkesin hoca dediği muhteşem bir insan. Tam bir sanat aşığı ve bir insan isterse nasıl güzel bir şehir yapar en güzel örneği.

Aslında sadece müzeler ve her sokakta görebileceğiniz heykeller değil güzel olan, ya da porsuk çayını gondollarla küçük ve şirin bir Venedik yapması, yemyeşil bir Eskişehir oluşturması ya da yapay bir plaj ve yüzme alanı oluşturması da değil. Bunların ötesinde engelliler için özel yollar ve alanlar yapmış bu güzel insan ve her evin her apartmanın önüne zimmetli olarak  geri dönüşüm kutuları koymuş. İşte bu beni en çok etkileyen hizmet oldu.

Şimdi MEY’in deneyimiyle “ESKİŞEHİR”

1. günümün sabahı misafir olduğum evde nefis bir anne eli değmiş kahvaltı ettikten sonra adalara gidiyoruz denildi. Ben ilk duyduğumda bir an şaka yapılıyor sanmış olsam da gerçekten bu bölgenin adı “adalar”mış.  Burası köprübaşında bulunan durağından 10 dakikalık turlar yapabileceğiniz “gondollar’ın bulunduğu nokta.  Şehirde toplam 6 gondol var ve her 10 dk bir  tur olmakta. Fiyatı 15 tl. Çizgili t-shirtleri ve şapkaları ile Venedik gondollarını anımsatan gondolcuların tek farkı onlar kadar neşeli, sevimli ve enerjik olmayışı. Ve elbette güzel şarkılar söylemiyorlar. Burada önerim ya işini seven gondolcular alınsın ya da onlara biraz bu konuda eğitim verilsin.  Bir de 10 dk bence çok kısa bir tur, süresi uzatılmalı.
 Gondol turundan sonra etrafı da biraz yürüyor yeşilin ve adım başı karşıma çıkan heykellerin tadını çıkarıyorum. Şehir merkezine doğru yürürken  popüler bir caddeden de “doktorlar caddesi” -ki adını üzerinde bulunan doktor muayenehanelerinden alıyor – geçiyorum.
Sonrası bu şehri de kaplayan  büyük alışveriş merkezleri. İki büyük ve popüler avm var. Biri “Kanatlı”, diğeri eski bir fabrikadan dönüştürülmüş “Espark”.  Aslında şehrin ilk alışveriş merkezi 'Esnaf sarayı” hala birer buluşma noktası. Bu çok katlı pasaj yerel esnafın oluşturduğu dükkanlardan oluşuyor.  Hemen önündeki heykel ise çok popüler.

*YEME-İÇME :

Şehir merkezindeyken şehre ait yerel lezzetleri de denemek istedim. Meşhur çiğ börek.  Elbette “Papağan” bu işin uzmanı bir mekan. Çünkü sadece çiğ börek yapıyor ve inanılmaz güzel yapıyor. Kıymalı ve peynirli seçenekleri var (ben kıymalıyı tercih ettim)  Bir porsiyonda 5 adet var ve öyle lezzetli ki ben sadece 1 adet yerim diyorken, 5 adet çiğ böreği anında silip süpürdüm. Bu arada sizler benim gibi yapmayın. Çok sıcak servis edilen bu börek sizi de benim gibi yakmasın. (1 porsiyon -5 adet yaklaşık 10 tl)

Üstüne soğuk bir tatlı yiyerek midemdeki yangını söndürmek istedim. Dondurma delisi olan ben, yine çok popüler dondurmacı “madımak” ta dondurma denedim. Ancak ben her dondurmayı beğenmem. Ve bu güzel şehrin iddialı dondurmacısı “madımak” ne yazık ki benim için yeterli olamadı. Ama sizler yine de yolunuz düşerse deneyin. Kim bilir belki beğenirsiniz.

Eskişehir’in bir diğer meşhur tadı helvası. “Eriş” helva oldukça popüler bir marka ve 4 adet şubesi var. Şehir dışına da kargoyla gönderim yapıyorlar. (Eriş helva 0222 228 02 94 www.erishelva.com.tr)  portakallı helva yeni bir tat. Elbette yöreye özgü helva pişmaniyeye benzeyen bir tat olanın adı “met helvası”. Ve bir diğeri de iki gofret arası helva görünümünde olan “nuga” helvası. Mutlaka deneyin derim.
Ve bir öneri daha olacak şehre özgü lezzetlere ki o da “donas” denilen bir çeşit dürüm. Bir çok şubesi var bu markanın. Kime sorsanız size bir “donas” şubesini  tarif edecektir. Tavuklu ve kırmızı etlisi var. Sıcak yaz günlerinde çok çabuk bakteri üreten tavuk etini önermiyorum. Yanında bol acı turşusu ile servis edilen donas dürüm özel lavaş ekmeği ile çok lezzetli.
Yine şehir merkezinde akşam barlar sokağında kendi tarzınıza uygun bir mekanda içkinizi yudumlayıp sohbet edebilirsiniz. Benim gibi yanlış sokaklara girmeyin bar yerine tuhaf müzikhol ve tanımlayamayacağım mekanların bulunduğu bir sokakta da bulabilirsiniz kendinizi. Bazen meraklı ve kendini yollara bırakmış gezgin olmak pek iyi olmayabilir.

Eskişehir de bir de güzel bir kahvaltı hatta uzun sürecek bir brunch yapmak isterseniz yine bizzat deneyimlediğim “acıktım cafe” var. Şehir merkezinde cadde üzerinde bulunan bu büyük cafede oldukça keyifli ve lezzetli kahvaltılar edebilirsiniz. Sabah 7.30 gece  24 arası hizmet veriyor. (Serpme kahvaltı 20 tl )

Ulaşım : Şehir merkezinde yeşilin ve porsuk çayının, önünüze ansızın çıkan heykellerin keyfinde yürüyerek bir çok yere ulaşmanız  dışında “esbilet” edinip tramvay ve otobüsleri de aynı bilet ile 1 saat kullanabilirsiniz. (www.eskisehir-bld.gov.tr)

Konaklama: Anemon hotel, Dedeman otel, İbiş otel, Grand Namlı otel

Yemek-içmek  ve şehre özgü lezzetler dışında bir de görmeniz gereken yerler var. İşte onlara dair notlarım:

 ODUNPAZARI EVLERİ : Şehrin güneyinde bir tepeye kurulu en eski yerleşim alanı bugün  en çok turist çeken bölgedir. Kıvrımlı dar sokakları, rengarenk Osmanlı mimarisini taşıyan ahşap süslemeli , bitişik ve cumbalı evleriyle şehre gelen herkesin uğrak yeri. Evler genelde iki tipte yapılmış. 1. Tip girişler sokaktan, bahçeleri arkada olan. 2. Tip evlerde ise bahçeler evi çevreler şekilde yer almış. Bazıları tek, en fazla 3 katlıdırlar.



Odunpazarı içinde bir çok hediyelik eşya dükkanı, cafe ve el sanatları atölyeleri mevcut. Cam atölyeleri ve yanında cam hediyelik eşya dükkanları, sadece Eskişehir’e özgü taş olan lüle taşı atölye ve satış dükkanları, resim atölyeleri ziyaret edilip hediye almak için güzel bir fırsat oluşturmaktadır. Fiyatlar ise oldukça makul. (yıldız lületaşı imalatı 0222 234 71 58 ) güzel bir mekanda kahvaltı veya kahve için kasr-ı nur cafe (www.kasr-inur.com)


* YILMAZ BÜYÜKERŞEN BALMUMU HEYKELLER MÜZESİ : Müze Türkiye'de bir ilki oluşturuyor. Çok fazla sayıda ünlü kişiye ait balmumu heykeller yer alıyor. Fotoğraf çekebiliyor, ya da müzenin fotoğrafçılarına çektirip çıkışta basılı olarak alabiliyorsunuz. Fiyatlar 5 -10 tl arasında boyutuna göre değişiyor. Heykelleri bizzat Yılmaz hoca yapmış. Beni en çok etkileyen elbette Atatürk’e ait olanlar oldu. Ona sarılmak ve hiç bırakmak istemezdim. Müze girişleri 1- 3 lira arasında ve bu gelir  kız çocuklarının eğitimine veriliyor.

*KENT BELLEĞİ MÜZESİ
*ÇAĞDAŞ CAM SANATLARI MÜZESİ
*SAZOVA : Yemyeşil ve kocaman bir park hayal edin. İçinde çocuk oyun alanları, cafeler, yemyeşil çimler ve içindeki kıvrımlı yollarda yürüdüğünüzü, yolun sonunda masmavi bir masal şatosunun sizi beklediğini hayal edin. Yeşil bir gölet içinde bir korsan gemisinin kocaman bir ağaç gibi ahşap haliyle görünmesini, Nuh’un gemisini, sualtı dünyasının büyülü mavisinde kendinizi balık gibi hayal edin. Sonra tüm bunların hayal değil şehri bu kadar güzel hale getiren Yılmaz Büyükerşen hocanın eseri olduğunun gerçeğini yaşayın. Bu güzel masal parkı sizi de büyüleyecek ve asla bitirmek istemeyeceğiniz bir gün olacak. Şato içindeki canlı masal turlarına katılıp, en tepesine çıkıp cafesinde soluklanmayı, bol bol çocukluğunuzu hatırlamayı unutmayın. Eskişehir’e sadece bu yüzden tekrar giderim.
*KENT PARK : Yapay plajı, cafeleri, park alanı ve havuzları ile görülmeli
*ATLIHAN : Lületaşı atölyeleri ve örneklerinin olduğu dükkanlar
*OPERA BALE BİNASI

Daha fazla bilgi için bknz : http://www.eskisehir-bld.gov.tr/ebb.php

Bu arada ;
Bu güzel davet ve misafirperlikleri için iki genç öğrenci kardeşime ve ailesine birde buradan teşekkür etmek isterim. Bu iki  tatlı kız kardeş biliyorum ki beni çok ama çok seviyorlar. Öyle ki evlerinde odalarına girdiğimde gazete haberimi bile kesmiş ve dolaplarına yapıştırılmış buldum. Ve biliyorum ki yurt odalarının duvarında bile bir sürü fotoğraf ve sergi haber fotoğraflarım var. Elbette bende diğer öğrenci kardeşlerim gibi bu iki tatlı kızı çok seviyorum. Beni o kocaman yüreklerindeki sevgileri ile gerçek bir prenses gibi misafir ettiler. Teşekkürler mıncırıklarım. Tuğba & Kübra Bekmez



 *porsuk çayı yemyeşil ve üzerinde çok güzel köprüleri var. içinde ise balıklar, ördekler… uzun süre balıkları izledim
 tuğba-mey-kübra 

 heryer heykel dolu… bi an kendimi müziğe kaptırdım. içimdeki müziğe …"I feel good"...
*Gondollar ve gondolcular Venedikten farklı , çünkü burda o  neşe ve neşeli gondolcular yok.
*meşhur buluşma noktası
 * Odunpazarı içinde bahsettiğim güzel cafe
 *ne güzel bir düşünce… müzeler daha da çoğalmalı ve hep yaşamalı






* masal parkındaki mavi şatom :) görmelisiniz.





1 Temmuz 2014 Salı

TATİLE NASIL HAZIRLIK YAPILIR? MEY ÖNERİLERİ NELER?




Herkes tatile nasıl gidilir, ne tür hazırlıklar yapılır, valiz nasıl hazırlanır vb gibi güzel bilgiler yazıp paylaşıyor. Yoğun istek üzerine ertelediğim bu yazıyı nihayet artık ben de yazıyorum. :) 
Beni tanıyanlar bilir ki oldukça hızlı valiz hazırlayıp gider, her yerde kendimi evimde hissedip alışmış olduğum düzenimi de yanımda götürerek sıkıntı çekmem.
Kaldı ki hiçbir şeyi hazırlamamış olsaydım bile, bulunduğum ortama hızlı uyum sağlayabiliyorum. Ancak bu yazıda herkes için yararlı olacağını düşündüğüm tatil hazırlık notları bulacaksınız ve küçük bir liste kendinize göre hazırladığınızda sizlerde hızlı valiz hazırlama ve bir şeyleri unuttum stresinden kurtulacaksınız.
Artık tatil sezonuna girdik (benim gibi olanlara her an bu sezon olmakta) ve işte hazırlıklara dair önerilerim.

·      Tatil İçin Rota Seçimi
Bu en sık karşılaşılan sorunlar başında gelir. Öncelikle nereye gideceğinizi bilmelisiniz. Kararsızlık ya da başkalarının gittiği yerlere gitme merakı size  yanlış tatil seçimi yaptırır. Kendinizi en iyi siz biliyorsunuz. Deniz mi? Kültür turlarının olduğu bir rota mı? Sessiz sakin bir orman mı? Serin, rüzgarlı bir dağ köşesi mi?  Öncelikle buna karar verin.
Sonra bütçenize göre ve daha önce görmediğiniz yerlere göre araştırmalarınıza başlayın. Burada dikkat etmeniz gereken bir şey daha var. Yurt içi tatil mi , yurt dışı mı istiyorsunuz?
Bu sorunun yanıtına göre pasaport ve vize işlemlerini düşüneceksiniz.  Gideceğiniz ülke de vize gereklimi gerekmiyor mu bakacak ona göre başvurularınızı da erkenden tamamlamanızı öneririm. Son dakikaya bırakılan işler sizi strese sokar. Benim her daim vizem hazırdır. çünkü ne zaman yola çıkacağım pek belli olmaz. :) Belki içinizde benim gibi ani karar verenler de olabilir. Hazır tutmanızda yarar var .
Ve seçtiğiniz yer (ya da birkaç yer arasında) karar veremiyorsanız  seçim yapmanızı kolaylaştırmak için bu yer ile ilgili mutlaka araştırma yapın derim. Bunun için birçok blog bulacaksınız. Oraya ait fotoğraf ve yorumlar karar vermenize yardım edecektir. Ancak benim yine bu noktada bir uyarım olacak. Çok iyi bloggerlar maalesef gitmedikleri kendi deneyimlemedikleri yerler hakkında da yazıyorlar ki ben bunu pek etik ve doğru bulmuyorum. Sizler çok güvendiğiniz kişi ya da bloglardan yararlanın. Bilgiler doğru olmadığı gibi güncelliği de önemli. Birçok blog yazarı (ki bunlar oldukça popüler ve ödüllü) gitmedikleri, deneyimlemedikleri yerler hakkında yazıyorlar.  Ben bu konuda da biraz katı kurallıyım. Yazdığım her şeyi bizzat kendim deneyimleyip görmem gerekiyor. Beni tanıyanlar bilir, birçok işletme de bilir. Davetlerde alıyorum ve gidip önce kendim test ediyorum. Kötü özellikleri var ise de bunları da yazmama kimse engel olamıyor. J Elbette bu bloglardan ve gideceğiniz bölge hakkında bilgilerden mutlaka yararlanın ama yine de unutmayın ki en güzeli kendi deneyimlerinizdir. Hatta yanlış olanları olsa bile.

·      Hazırlık aşaması
Bu kısımda artık nereye gideceğinize karar vermiş oluyorsunuz. Ve şimdi hazırlık evresine geçtiniz. Elbette benim gibi yalnız seyahat etmiyorsanız işiniz –bence- daha zor. 
Hazırlık kısmına ulaşım ve konaklama , yurtdışı ise pasaport ve vize işlemlerinizle başlayın.
Bu kısımda yine kişiye göre bir çok değişiklik olacaktır. Özel aracınızla da gidiyor olabilirsiniz ki bu aracınızın kontrol ve bakımlarını da kapsayacaktır. Tüm detayları düşünüp planlı bir şekilde yapın. Unutmamak için not almanızı ve benim gibi tlfna yazmak dışında kağıt kalem kullanarak not almanızı öneriyorum. Eski usül iyidir hem elinizin nasılda kalem tutmayı unuttuğunu görebilirsiniz.
Her zaman aynı seyahat acentesi ile çalışmak onlarında sizi tanımasını sağlar ve elbette çok daha büyük avantajlar. Ben bu konuda çok şanslıyım ki birçok acente dostum var. Yine de vazgeçemediğim travel asistanım Özlem tam bir sağ kolum ve meleğim.  Oturduğum koltuktan, gitmek istediğim saate dek her şeyi öyle iyi biliyor ki ona hiçbir şey dememe gerek kalmıyor. Online check-  in dahil her şeyim onda. Yapmam gereken onu arayıp "Özlem sıkıldım beni bir yerlere yolla" demek. Ondan gelen tek soru şu oluyor, "yakın bir yer mi? uzak mı ? olsun Melissa hanım." O an ki ruh halime göre bazen ben karar veriyorum bazen de Özleme bırakıp bilmiyorum Özlem kafana göre takıl, daha önce gitmediğim bir yer ve uzak olsun diyorum. Bir keresinde bunu demiştim ve kendimi Güney Afrika da bulmuştum. J  kendinize bir Özlem bulamazsanız da iyi ve sürekli çalışacağınız bir acente öneririm.
Bazı dostlar bilet, otel her şeyi kendi hallediyor. Elbette bu da bir seçenek ama ben bu konuda herkes işini yapmalı görüşünden yola çıkarak Özleme bırakıyorum.
Uçakta benim önerim ya ilk koltuklar ya da son. Bu sizin kolaylık ve sıra beklememenizi sağlıyor. Ve cam kenarı yolculuğuda güzel manzaraları izleme fırsatı sunuyor.

Hazırlık aşamasının bir diğer önemli kısmı gideceğiniz yere dair mutlaka bilgi edinin. Hava durumu, para birimi, bölge haritası ve tüm yerel bilgiler. Kıyafetlerinizi bu kısıma göre hazırlayacağız.

·                                      Valiz hazırlığı
Seyahat sürenize göre valiz boyunu belirlemelisiniz. Yaklaşık 1 haftalık tatil için orta boy bir valiz yeterlidir. Ben seyahatlerimde sırt çantamı kullanıyorum. Böylece giderken ve dönerken yanıma daha fazla şey alma olanağım oluyor. Ancak tatilimde yanımda kullanmak üzere küçük ama kullanışlı bir kol çantası da almayı ihmal etmiyorum. Bir gece daveti ve ya akşam yemeğine sırt çantanızla gitmek istemezseniz tabi. J Burada beyler sizlerinde çanta kullanmanızda yarar var. Ellerinde onlarca şey( telefon, anahtar, gözlük, cüzdan vb)  dolaşan erkekleri pek sevimli bulmuyoruz. En azından ben bulmuyorum ve burada benim fikirlerim yazılı J
Valiz hazırlığından önce kağıt kalem alını ve kişiye göre değişecek listenizi belirlemeye başlayın. Şimdi yazdığım örnek listeden size uyanları aynen ekleyin fazla olanları çıkarın. Hadi evet tam şu an da okurken not alın. Yoksa 2. Kez okumak zorunda kalacaksınız.

Listemiz bu J
1.    El çantamızda olacak 1. Derece önemliler : pasaport, n cüzdanı, telefon ve bataryası, kulaklığı, not defteri ve kalem, ıslak mendil, kuru mendil, ayna, anahtarlarınız, gözlük ve kameranız, yanında okumak için seyahat bilgi kitapları ya da okumak istediğiniz hafif kitaplar. Paralarınız, kredi kartlarınız, otel ve uçak biletleri rezv., rotanıza dair aldığınız not, adres vb bilgileriniz, Lens kullanalar için solüsyonu, ağrı kesici vb ilaçlarınız, yara bantı, ve başka özel , kişisel eşyalarınız varsa ekleyiniz.
2.    Benim gibi kamerasız seyahat etmeyenlerdenseniz 2. Çantanız kamera ekipman çantanız olacaktır ki bu çanta da boş hardiskler, boş ve bolca memory cardlar , bataryalar, piller, objektifler ki bence hepsini götürmek yerine max 3 adet (bunlar geniş açı, zoom ve portre için ) yeterli, tripod, reflektör, flash vb bu size ve ekipmanınıza  göre değişir. Laptop ve ya ipad vb alıyorsanız bunları da listenize ekleyin. Ve elbette şarjlarını. İpod ya da music için birşeyler alacaksanız (ki ben gezdiğim yerlerdeki sokak seslerini tercih ediyorum) bol bol müzik eklemeyi unutmayın.
3.    Ve şimdi asıl zor olan kısma geldik. Şaka elbette zor falan değil korkmayın. Valizini alın, açın ve şimdi listemizi yazıyoruz. Gideceğiniz mevsime göre ve elbette oradaki mevsim ve hava koşullarına göre giysilerinizi hazırlayacaksınız. Ancak dikkat etmeniz gereken en önemli şey her şeyi almak değil, en gerekli ve kullanışlı olanları almaktır. Yaz mevsiminde ise gideceğiniz yer şanslısınız, incecik giysiler fazla yer kaplamayacaktır. Kolay buruşmayan, taşıması hafif olacakları tercih edin. Her güne bir giysi hazırlayın, sonra yedekleyeciz. Ben bu konuda biraz abartıyorum. 3 t-shirt alıyorum her gün için ama siz 2 tane alın bence. Kadınlar elbise, şort ve rahat giysiler tercih etsin, beyler de elbette benzer şekilde ve fazla kırışıp buruşup ütü istemeyecek rahat, şık giysiler. Herkesin şapka , gece ve serin akşamlar için kalın bir hırka, mont, benzeri bir şey almasını ve fular da almasını yine öneriyorum. Deniz ve ya havuz için havlu, mayolarınız, güneş kremleriniz, plaj terlikleriniz, uyku için pijama, şort ya da gecelik her ne kullanıyorsanız unutmayın. Unutursanız otel bornozları bazen iş görüyor. Kaldığınız yer de bornoz havlu vb olmayacaksa en incesinden sizin almanız gerekiyor, listenize ekleyin ki böyle bir seyahat olacaksa listeye wc kağıdı, sabunlarda eklenecek demektir. Bu listenin uzaması ve valizinizin de ağırlaşacağı anlamına gelir. L  Çorap ve iç çamaşırlarınızı da ayrı çantacıklarda koymayı unutmayın. Ayakkabı ise kesinlikle rahat bir spor ayakkabı olmalı. Sandalet , terlik ve gece için de sık bir tane attınız mı valizin giysi kısmı bitmiştir. Sıra da banyo ve kozmetikler için olan kısmı kalır ki bunun için suya dayanıklı içindekiler kırılsa, patlasa dahi giysilerinize akmayacak özel bir çantanız olmalı.
İçine kullandığınız her şeyin küçük boylarını koymayı unutmayın. Kaldığınız otel 5 yıldızlı da olsa sizin özel kullandıklarınız olmayacaktır. Saç koruyucu spreyleriniz, jöle vb , kremlerinizi unutmayın listenize eklemeyi. Tarak, saç fırçanız ki bunlarında küçükleri olmalı. Saç kurutma makineniz, mini dikiş seti, çengelli iğne, diş fırçanız, diş macununuz, tokalarınız, traş malzemeleriniz. Unutmadan bir de sinek kovucu spreyler vb korumaları da ekleyin. Dediğim gibi bu tamamen gideceğiniz yerle ilgili değişen şeyler. Bazen aşı olmanız hatta gitmeden ilaçlar kullanmanızda gerekebiliyor. Zorlu , uzun bir seyahat olacaksa “umca” denen muhteşem şurubu (tableti de var) seyahat öncesi kullanmanızı öneriyorum. Bağışıklık sisteminiz daha güçlü yola çıkmakta yarar var.  

·      Ve Artık Gitmeye Hazırız J


Tüm listeleri kendinize göre eksikleri tamamlayıp, fazlaları çıkararak yazdıysanız ve valizinizi de hazırladıysanız herşey tamam demektir. Şimdi seyahat öncesi eviniz ve işlerinizle ilgili son kontrolleri yapın, yolculuk öncesi hazmı kolay sağlıklı birşeyler yiyin, bol sıvı alın. Güzel bir banyo keyfi, bol bir uyku sizi yolculuğunuzda daha güçlü kılacaktır.

*Gittiğiniz yerlerde (yurtdışı) tanıdığınız ya da tanışacağınız  kişilere hatıra vermek için ülkemiz ve kültürümüze ait küçük hediyelerden de yanınızda götürmenizi öneririm. 




* Bu arada şunu da asla unutmayın her nereye giderseniz gidin , endişe ve diğer duygularınızın sizinle birlikte gelmesine izin vermeyin, negatif ve kötü her ne varsa evden çıkarken bir çöp kutusuna atın. Yanınızda götürdüğünüz hep güzel bir heyecan ve huzur olsun. Tatillerinize , seyahatlerinize diğer yaşamınızda da olduğu gibi yük olacak, tadınızı, keyfinizi kaçıracaklarla çıkmayın.. Bunun yerine benim gibi yapın ve yalnız seyahat edin. Elbette anlaştığınız kişilerle  tatil çok daha keyiflidir. Ama sadece  kendinizle baş başa olmakta ayrı bir keyif unutmayın. :)

 * Gideceğiniz  seyahatte - tatilde bölgeye ait harita almayı ve o haritada gezilecek - gezdiğiniz yerleri işaretlemeyi ya da gezi planı yapmayı da unutmayın. Biz Türkler bu konuda oldukça beceriksiziz ve hep birilerine sorarak gezmeyi, bulmayı severiz. artık bu yazıdan sonra harita kullanmayı da lütfen alışkanlık haline getirin. :)

* Şimdiden hepinize iyi yolculuklar ve keyifli tatiller olsun.