27 Ekim 2014 Pazartesi

FLORANSA MM ve Leonardo da Vinci MM





Bologna iki gece üç gün oldukça keyifli geçti, olumsuz görünen herşeyi olumlu kılmak aslında elimizdedir ya bende öyle yaptım ve yüzümde kocaman bir gülümsemeyle her anın tadını çıkardım. Odamda ilk gece bir Arjantinli öğrenci vardı son gecemde ise Rus, Uzakdoğulu 2 kız oda arkadaşımı daha eklendi. İlk  hostel deneyimimi sorunsuz (zaten sadece uyuma anlarımızda odayı paylaştık) tamamlamış oldum. Gerçekten hostelin kendine ait kuralları varmış. ve çok enteresan hikayeler çıkabilir buralardan. Bence özellikle senaristler bol bol hostellere takılmalı. 
Bologna’yı severek ve yine görüşmek üzere diyerek ayrıldım. Tren istasyonu oldukça karışık bu yüzden bilet alırken dikkatli olmanızı öneririm. Örneğin Floransa’ya giderken dikkatsizliğim sonucu başka istasyona bilet almışım ve bunu son dk farkedip zamanla yarışarak doğrusunu alırken bir başka hata yapıp "business class”  bilet alıp fazlasıyla gereksiz bir para ödedim. Burada bilet fiyatları gidilecek yön dışında aldığınız zamana göre de değişiyor. Normali 12 euro 2. biletim yaklaşık 50 euro oldu ve 30 dklık hızlı tren yolculuğu için business c. gitmeye gerek olmadığını deneyimledim :) 
Floransa tren istasyonu da merkeze çok yakın. Bu ülkenin en sevdiğim yanı bu. Yürüyerek tüm ulaşım araçlarına gidebiliyorsunuz.
Hava Bologna’dan ayrıldığımdaki gibi karanlık kasvetli ve yağmur yağacak gibi. 
Bu olmasını hiç istemediğim hava durumu. Yağmurda yürümek ve fotoğraf çekmek, hele bir de hastalıkla böylesi savaşırken ciddi sıkıntı olacak diye geçirdim içimden. Neyseki yağmurluk ve şemsiyemi yanıma alacak kadar tedbirli ve bilinçli bir gezginim.
Hemen bir harita edinip hostelimin yerini bulmaya koyuldum. Yaklaşık 7 dk yürüme mesafesinde. Bunu sevdim :)
Ancak hostele vardığımda konumu her ne kadar güzel olsa da kendini beğenmedim ve burada kalmak istemedim. odama giriş yapabilmemin 4 saati bulacağını söyleyip eşyalarımı tutabileceklerini söylediler  ve bu tadımı hepten kaçırdı. Yine de çantalarımı bırakma fikrini sevip bu sürede artık hostel deneyimine veda edip klasik MEY standartlarına dönmeye karar verdim. benim güzel şehrim Floransa’da herşey güzel olmayı hakediyor. 
Dışarıya adımımı atamadan korkunç bir dolu yağmaya başladı. Dakikalarca ve oldukça şiddetli yağan dolu ile şehri bana hoşgeldin MEY diyordu. Ben olumsuzluk yerine bundan güzel anlamlar çıkararak durmasını bekledim ve bittiğinde dışarı çıkıp hemen karşıda gördüğüm rest. A girdim. Kurt gibi açım kelimesi bana ne kadar da uygundu. Ve şanslıyım ki güzel bir rest seçmişim. Çorba menu de yoktu ama hasta –şirin halimle olsa ne iyi olurdu deyince kendileri için yapılmış bir deniz ürünleri çorbası var istermisin dediler. Hiç düşünmeden evet dedim.  Certo che siiiiii J  hayatımda yediğim en lezzetli deniz ürünü çorbasıydı. Ya da ben o an öyle hissettim. minik ahtapotların yüzdüğü bu siyah mor çorba urfadan gelmiş gibi de acıydı ayrıca. Yanında çıtır ekmekler ve nefis bir Toscana kırmızı şarabıyla hastalığa güzel bir çelme takmış oldum. Bi süre yanıma gelemez…
Sanırım bu nefis yemek 25-30 euro civarında bir ödemeyle son buldu. Listed mekan adını size yazacağım. Yolunuz Floransama düşerse gidip birşeyler yemelisiniz burada. 
Hava da benim gibi  biraz düzelirken civarda dolaşıp ıyı bir otel aramaya başladım ancak yanlış zamanda bulunduğumdan tüm oteller full , hiçbirinde yer bulmak mümkün değil. Öyle ki bir gece için bile yer bulamadım. Tam üzgün ve düşünceli hostele dönerken köşeden bana göz kırpan bir Roma otel yazısı ve 4 yıldızı hadi MEY gir bir sor dedirtti. Gayet şık olan bu otel de ne yazık ki yer bulamadım. Yalvaran gözlerle fazla bakmış olabilirim ki görevli bu gece için bir odamız uygun dedi. Ben çölde su bulmuş gibi sevinerek çantalarımı alıp geliyorum hemen diyerek hostele yol aldım.(sadece 4 dk yanında) yolda plan bile yaptım. Önce güzel bir sıcak banyo keyfi sonra şehirle tertemiz kucaklaşma. Ve geceliği 200 euro olan odamın manzarası nasıldı halleri. 
Ancak burada yaşayan ve turizmle ilgili arkadaşımın da önerisiyle hosteli de bırakıp otelden de vazgeçip merkezde çok güzel ve şirin bir ev kiraladım. Hatta hostel de karşılaştığım ve odasını beklemekte olan Japon turist Miki’ye de gel ben de kal istersen dedim. Çok mutlu olarak kabul etti. 
Evim hazırlanırken ben Miki ve bizi karşılayan (evide bulan) uçakta tanıştığım arkadaşımla bir Türk mekanında oturup(mavi) soğuk biralarımızla yorgunluk attic ve hoşbulduk yaptık. 
Aynı akşam artık Floransalı olma yolundaydım. Burda arkadaşlarla tanışıp bir jazz festivaline bile gittik. 
Tüm bu Floransa günlerimde buradaki dostlarla öyle güzel öyle keyifli vakit geçirdik ki ben programımı değiştirip Pisa ve lucca ya gitmekten vazgeçtim. Siena seyahatimi bile günü birlik yapıp o süreyi Floransamda geçirdim. Bu şehir gerçekten bana ait ve ben de Ona aitim. Hissettim.
Sokaklarda Leonardoyla yürüdüm, Lorenzo Mediciyle pitti sarayında karşılaştım. Evimin penceresini açtığımda bile gördüğüm Uffizi sarayında her ikisiyle de oturup nefis bir şarap içtim. Manzaramız ponte vecchio ve altındaki sarı Arno nehriydi. Ahh Leo , nasılda güzel karşıladı beni ve şehrine aşık etti. Çok görmek istediğim Vinci kasabasına ve doğduğu eve de gittim. Tahmin edersiniz ki yol boyu heyecan ve çok derin duygular yaşayarak. Her bir noktaya dokunmaya çalıştım. Zeytin ağaçlarına , toprağa, eski bir kilisenin taşlarına, havaya… bahçeden uzun uzun manzarayı , sisli yeşil ovaları seyrettim. O da böyle seyretmiştir diyerek. 
Bu günler beni öyle etkiledi ki şehiri bedenimde de hep taşımak isteyip harika bir dövmeciyi ısrarla arayıp bularak hiç düşünmeden şehrin sembolü “il giglio : zambak”  dövmesi yaptırdım bileğime ve bir MM yazısı eklettim yanına. İnsan dövmesine aşık olur mu bilmem ama ben gerçekten aşk yaşıyorum dövmemle ve devamını yaptırmayı bekliyorum sabırsızlıkla. 
Burada yazıp sizleri sıkmayı istemiyorum ama kısaca  belirtmek isterim ki Floransa gerçekten inanılmaz efsunlu olaylar yaşadığım ve yaşattığım günlerle çok ama çok keyifli geçti. Çok ilginç olaylar yaşadım. Bunlardan bir tanesi de son günümde ara sokaklarda adı “MEYkadeh” olan ve kapanıyor olan bir cafe bar bulmak oldu. Tabelası bana hediye edildi ve döndüğümde evime asılmak üzere beni bekliyor. 
Bir başka ilginç anım ise dünyaca ünlü ve muhteşem tasarımlar yapan bir yüzük tasarımcısıyla buluşmam oldu. Beni tanıyanlar bilir. Tam bir yüzük delisiyim. (Büyük, özel tasarımlar ilgi alanım. İşim gereği günlük hayatta pek takamıyorum ve hiç çıkarmadığım tek yüzük işaret parmağımdakiler. 12 yaşından beri aynı parmakta ve hiç çıkmıyor. Yanına 3 yıl önce Avustralaya’dan aldığımda eklendi.) Bu muhteşem tasarımcı Alessandro Dari ve onun atölyesi tam bir harikalar diyarı. Her bir yüzüğü kendisi yapıyor ve şanslıysanız onu çalışırken bile görebilirsiniz. Burada tüm tasarımlar birer tan eve ikincisi yok. Dakikalarca hayranlıkla tepsini inceliyorum. Inanılmaz tasarımlar ve fiyatlar oldukça yüksek. En uygun fiyatta olanı alıyorum ve Florana sembolü , dövmemle aynı çiçek sembolünü taşıyor ama asıl şaşırtıcı olan yüzükte ay ve yıldızında var olması. Yani bu yüzük tamamıyla beni anlatıyor. Türk ve Floransalı MEY’i. o gün benim için bu şehirle evlendiğim gün ilan ediyorum. Artık bu şehre aitim . 
Şimdi Floransam’a dair öneriler

*Floransa katedrali 
*Piazza della Signora 
*Ponte Vecchio 
*Uffizi galerisi
*Palazzo Pitti
*San Giovanni vaftizhanesi 
*Santa Croce kilisesi
*Michelangelo Davut heykeli
*Santa Maria Novella bazilikası
*Campanile di Giotto ( giotto’nun çan kulesi)
*San Lorenzo bazilikası 
*Duomo Müzesi
*Loggio dei Lanzi ( bu muhteşem heykelleri görmelisiniz)
*Michalangelo Meydanı
*San Miniato al Monte Bazilikası 
*San Marco Müzesi
*Medici Şapeli
*Bargello Sarayı 
*Santa Maria del Carmine
*Brancacci Şapeli
*Loggia del Mercato Nuovo 
*Santa Felicita Kilisesi
*Vasari Koridoru
*Casa di Dante
*Leonardo da Vinci Müzesi
*Arno Nehri Kıyısı ve Köprüleri 
*Santo Spirito Meydanı ve Yerel Pazarı 
*santo spiritodaki gece clubleri -volume 
*Uffizi sarayı terasındaki cafe 





Floransa beni böyle dolularla karşıladı 


harika bi ev buldum ve adını casa di MEY koydum

haritasız olmaz



evimin ilk misafiri yolda tanıştığım japon Miki 

evimin yeri nasılda güzel

pizzasız olmaz ki

üçü bi arada : insan - heykel insan- heykel






ünlü Dante maskesi

ahh bu kuleler, tırman tırman bitmediler ama manzaraya hep değdiler

sokağımın köşesinde kalabalığı hiç eksik olmayan bir şarapçı

Tanrı sanatı kesinlikle İtalyanlara vermiş

ilk kez sushi yapan MEYbir Japondan bile marifetliydi.

casa di MEY de arkadaşlarla sushi party 


bir büyük aşk Leo



aşık olduğum dövmelerim







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

tüm soru ve yorumlarınız için lütfen yazın .