* “En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.”
* “En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.”
Küçük prens....
Neden küçük prens ?
Neden her yerde benimle? Neden yol arkadaşım sadece küçük prens? Küçük
prens kitap koleksiyonum nasıl başladı? Nasıl oluşuyor?
* “Sadece evcilleştirdiğiniz kişiyi
anlayabilirsiniz. İnsanların hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Herşeyi
dükkandan satın alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de hiç
arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni.”
Herkes gibi ben de yıllar önce tanıştım, okudum ve elbette çok
etkilendim. Sonra hep yaptığım gibi çevreme önerdim, elimdeki küçük prens
kitaplarını onlara okumaları için verdim, geri gelmeyince yenilerini aldım ve
onları da verdim. Bu yüzden ilk küçük prens kitabım ne yazık ki bende değil ve
nerede olduğuna dair de bir fikrim yok. Eğer o kişi bu yazımı okuyorsa geri
verirse ona yeni bir küçük prens kitabı alacağıma söz veriyorum. Son küçük
prens kitabımın nerde olduğunu hatırlıyorum, Avustralya da.
Yıllar önce nerden aklıma geldi bilmiyorum ki her şeyin bir açıklaması
olmuyor bazen. İçimden geliyor ve yapıyorum. Yurtdışı seyahatimde o dilde küçük
prens kitabı aldım ve dünya üzerinde en çok farklı dile çevrilmiş kitap
olduğunu öğrenince bunun koleksiyonunu oluşturmaya karar verdim. Gittiğim her
yerden alacak ve o seriyi tamamlayacaktım. Sonra topladığım kitaplar özel bir
nedenle benden gitti. Geri de almak istemedim. Ve iki yıl önce Morocco
seyahatimde oldukça hasta bir halde gece Casablanca’dan Marakesh’e giderken araçta
sırt üstü uzanmış ve üşürken gökyüzündeki inanılmaz büyük yıldızları seyrettim.
2.5 saat sürdü bu kapkaranlık çöl yolunda o kocaman elimi uzatsam
dokunacakmışım gibi duran yıldızları seyredişim. Sonra küçük prens geldi yanıma
ve unuttun beni Mey dedi usulca sesiyle. Utandım ve hiçbir şey diyemedim. O da
sessizce kayboldu zaten. Sohbet sırasında küçük
prens aşkımdan bahsetmiştim bir arkadaşıma (murat s.), ertesi sabah erken
başlayan kahvaltıda o arkadaşım elinde Fransızca küçük prens kitabıyla geldi.
İlginç bir hikayesi vardı bu kitabın. Aslında sabah yürüyüşünde otel yakınında
eski ve kapalı bir kilise görmüş ve benim için bakmış açık mı diye sonra
yanında bir kitapçı ve küçük prens kitabı. Elbette güzel bir rastlantı sonucu o
kitap yeniden küçük prensi hayatıma getirdi.
Sonra bunu tüm dostlarıma
yaymaya karar verdim. İnternetten de gitmediğim yerlerdeki kitapları alabilirim
ancak ben hikayesi olan şeyleri seviyorum. Birisi beni hatırlayarak gidip
almalı, ilk sayfasına bir şeyler yazmalı, tarih ve yer belirtmeli. Ve hikaye üstüne hikayeler oluşmalı. Hiç
tanımayanlar bile bana bu kitabı alıp yolladılar. Ve hayatıma güzel hikayeler
kattılar. Onlar için benimde bir fotoğraf sürprizim olacak.
(Bu yazının sonunda bana kitap alıp koleksiyonuma destek olan dostların
isimlerini de yazacağım ve o liste hep güncellenecek)
Neden küçük prens ? Bu çok sorulan basit soruya cevap vermek benim için
zor. Daha iyi anlamanız için önce bu küçük kitabı okumalısınız. Her ne kadar
çocuk kitabı gibi bilinse de benim için çok hoş bir felsefe kitabı. Yaşama dair
öyle güzel notlar var ki, unuttukça hatırlamak için başucu kitaplarımdan. Tıpkı
Şems’in 40 kuralı gibi, tıpkı İncil gibi her gün okuyorum. Çünkü bu kitapların zaman kavramı yok. Her
okuduğunuzda yine bir şey öğreniyor, hatırlıyor ve cevap bulabiliyorsunuz. Ben
bu tarz kitaplara yaşayan – canlı kitaplar diyorum. Kitap 23 güzel bölümden
oluşuyor ve küçük prensin karşılaştığı olaylar ile bizlere güzel örnekler
veriyor. Elbette bu kitabı okumak yetmez anlamak için, çünkü küçük prens diyor
ki ;
* “senin oradaki insanlar, dedi küçük prens,
bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar; ama yine de aradıklarını
bulamıyorlar. aslında aradıkları tek bir gülde ya da bir damla suda
bulunabilir. ama kördür gözler. insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri
görebilir.”
Çocukluğumdan beri yanımda taşıdığım bir peluşum olur. Bu hayvancıklar
değişir ama durum hiç değişmez. Hala geceleri peluş bir aslancığa sarılıp
uyurum mesela. (12 yıl)
Seyahatlerimde de küçük bir peluş oyuncak çantamda mutlaka yer alır.
Bazen gittiğim yerlerde de görüp alırım. Ancak artık sadece pelüşlarım yok
yanımda, benimle her yere gelen ve şimdiye dek sadece bir kez evde unuttuğum küçük prens var. O benim en yakın
dostum ve yol arkadaşım. Onun yanımda olduğunu bilmek bana huzur veriyor.
Etrafta kötü bir şeyler mi oluyor, O sessizce “bak burada ne güzel bir şeyler var Mey” diyor. O güzeli
gösteriyor, iyiyi, unuttuğumuz değerleri. Sonra bilgece “kelebeklerle tanışmak
istiyorsan, birkaç tırtıla katlanmak gerek” diyor.
Hem o insan arıyor ve kendine bir dost. Belki de bu yüzden yollarımız
kesişti ve biz böyle çok mutluyuz. Evet sıklıkla gezegenini özlüyor ve beni de
oraya götürmek istiyor ama sonra İstanbul’u ne kadar sevdiğimi görüp
vazgeçiyor. Bence O da bu şehri çok seviyor. Benim dostlarımı da. Onu sorup “nerde senin küçük adam” demelerini
seviyor, onlarla fotoğraflarının olmasına bayılıyor. Mesela instagramda Ertuğrul Özkök’ün Onu her gördüğünde “işte
yine çıktı küçük adam” demesine çok
gülüyor. Aynı cümleyi annemden de çokça duyuyor çünkü.
Küçük prens öyle keyifli bir dost ki bilseniz, ahh onu bir tanısanız ,
eminim ki siz de seveceksiniz. Onunla çok güzel anılarımız var. Çok güzel
hikayeler ve fotoğraflar. Ama elbette burada hepsini yazarak sizleri
sıkmayacağım. Zamanı geldiğinde sizlerle paylaşacağım. Ama biz büyükler her şeyi
planlıyor ve zamanını bekliyoruz. Oysa bizim sandığımız zamanlar bize ait
değiller. Böyle konuşmayı küçük prensten öğrendim ama tüm bu düşünceler
çocukluğuma ait. Her çocuk böyledir. Sonra büyür ve unuturlar. Sizlerde biraz
kendi sesinizi duyup dinlerseniz belki anımsarsınız. Ama önce ruhunuzun
kulaklarını dış seslere kapatmalısınız. Ki üzülerek söylemeliyim ki bu her gün
sizin için daha da zor oluyor.
Sürekli yanımda olma sebebi, yalnızlığıma en güzel eşlik eden oluşu
kısaca. Sessiz, sakin, sadece güzeli ve
iyiyi gören harika bir dost. Bunca negatifliği başka türlü atlatamazdım . O
çöldeki yalnızlığını, ben kalabalığın ortasındakini ...
“.....devam edecek” yazmalısın dedi küçük prens, yazdım…
* “-İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık
duyuyor kişi...
-İnsanların arasında da yalnızlık duyulur,
dedi yılan."
* “Peki
insanlar nerde?” dedi küçük prens. “İnsan kendisini çölde çok yalnız
hissediyor.”
“İnsanların
içinde de öyle hissedersin.” dedi yılan. “Arada pek fark yoktur.”
* "Büyükler
sayılara bayılırlar. Tutup onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açsanız,
asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş,
kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. Kaç yaşında, derler, Kaç kardeşi
var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını
sanırlar.
Deseniz
ki: "Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar,
çatısında kumrular vardı". Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi.
Ama "yüzbin liralık bir ev gördüm" deyin, bakın nasıl: "Aman ne
güzel ev" diye haykıracaklar."
* "seni seviyorum MEY" dedi küçük prens, "iyi ki varsın " dedim ve ekledim " hiçbir yetişkin insan bunun ne kadar önemli olduğunu anlamayacak"
MMEY, 7.7.02,02
Yazıyı ikinci okyuşum. Yaklaşık 1 ay önce okumuştum. Şimdi daha içine girerek okudum. Çok etkilendim. Zaman vermek istemiyorum fakat en musait zamanda küçük prensi alıp okuyacağım ve size birseyler yazıp göndereceğim. Sizinki gercekten masallardaki sevgiden saygı duyuyorum.
YanıtlaSilYazınızı ikinci defa okudum. Bundan bir ay önce okumuştum zannedersem. Küçük prensle ilişkiniz çok sıcak masallarda kalan cinsten gerçekten çok etkilendim en kısa zamanda okuyup size göndermek istiyorum. saygılarımla
YanıtlaSilYazınızı ikinci defa okuyorum. Küçük prensle olan ilişkiniz muhteşem çok etkilendim. En kısa zamanda okumaya çalışacağım sizede göndereceğim.
YanıtlaSilteşekkürler. :) keyifli okumalar. sonrasındaki düşüncelerinizi de merakla bekliyorum.
YanıtlaSilküçük prens sevilmez mi... küçük prens tenimde adlı kıtabınızı inceliyordum linkler beni bu yzıya getirdi. iyi ki de getirmiş tanışmış olduk.
YanıtlaSil